Doğanın insanoğluna sunduğu en büyük nimet olarak kabul edilebilecek olan tarım, tarihin başlangıcından bu yana insanlık için yaşamın tüm gerekliliklerini karşılıksız bir biçimde sunmaya devam etmektedir. Günümüzdeki tüm ekonomik ve sosyal kalkınma prensiplerine temel oluşturan tarım politikaları ise gelecek kuşakların sağlıklı bir çevre içinde yaşamasına, kuşaklar arasında eşitliğin sağlanmasına ve sürdürülebilirlik ilkelerine dayanmaktadır.
Dünya nüfusunun hızla artmasına paralel olarak gıda ihtiyacının karşılanması en önemli sorun haline gelmekte, bu da tarım sektörünü içinde yaşadığımız yüzyılın en stratejik sektörü haline getirmektedir. Tarım sektöründeki yüksek katma değer, istihdam, tüketim harcamaları, diğer sektörlere hammadde temini, milli gelir ve ihracattaki payı, tarım sektörünün sosyoekonomik açıdan sahip olduğu önemi daha da artırmaktadır.
Dicle ve Fırat nehirlerine ev sahipliği yapan Türkiye’nin tarım sektörü bugün antik Mezopotamya’nın zenginliğini yansıtmaktadır. Türkiye, elverişli coğrafi koşulları ve iklimi, geniş tarım arazileri ve su kaynaklarının bolluğu ile tarım ve gıda alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilmektedir.